Köy insanı hep üretkendi.
En doğalını, en güzelini, en organik en lezzetli olanını yine köylü üretirdi.
Çünkü efendiydi!

Türkiye’de köylü bu sözü sonuna kadar hak etmiştir ama şehir burjuvazisine bir türlü yaranamamıştır.
Eskiden milletin efendisi olan köylü şimdi yok denecek kadar az.
Kapitalist sermaye tarafından şehre çekilen köylü yok edildi.
Köyde yetişen şehre göçtü, gecekondu mahallelerinde kendine yer açmaya çalışırken, onlarda şehirdekiler gibi fabrikasyonlaştı.
Ve köylüler şehirlerin kenarlarında oluşan gecekondu mahalleleri ile şehri 'çirkinleştiren' insanlar oldular!
Yani 'şehir soyluları' tarafından öyle suçlandılar.
Üstelik 'köylü' sözcüğü bir 'aşağılama' sıfatına dönüştü.
Atatürk, "Köylü milletin efendisidir" demişti.
O efendiler bizim toprak kokan, eli nasırlı atalarımız-analarımızdı.
Şimdi sizler; süpermarketlerde, boşalmış köy meydanlarında, çoraklaşmış tarlalarda dört gözle onları arıyorsunuz  ama arayacak mum bile bulamıyorsunuz.
Çünkü sizler harıl harıl 'organik ürün' arayan şehir 'soyluları'sınız!
Sağlık uzmanlarının ekranlara çıkıp "Köy ürünü tüketin" diye bağırdıktan sonra köy sütü, köy peyniri, köy pekmezi arayan, ama en doğalını asla bulamayan şehirliler...
Kıra, doğaya, doğala hasret plaza ve AVM insanları oldunuz.
Güzel ne varsa yok ettik, bir de üstüne üstlük hakir gördük köylüleri.
Kaynak sularına HES'ler kurduğumuz, göl ve derelerini kuruttuğumuz tarım arazilerinden bereket vardır diyoruz.
Tarım Ülkesi, Tarımda ithalata bağımlı hale geldi, köylerde de insanlar boşaltılarak lağvedildi.
Şimdi ise kökünden söktüğümüz ağaçların çiçek açmasını bekliyor, çoraklaştırdığımız toprakların "yaz gelip yonca" bitirmesini istiyoruz.
Ama geç kaldınız, o köylü artık yonca da ekmiyor…


Kafa Analiz
Suat İNCEDERE