Yerliler derken; ülkemiz sınırları içerisinde yüzyıllardır yerleşik olan Türk, Kürt, Arap, Laz, Çerkez, Yerli, Terekeme, Hıristiyan, Müslüman, Yahudi, Alevi, Sünni vs. vs… kendini ülkesine adamış halk olmuş insan gruplarından söz ediyorum. Bu insanlar ki, yüzyıllardır bu ülke toprakları üzerinde birlikte yaşamış, sevinci-üzüntüyü, tasayı-kaygıyı, derdi-elemi-kederi birlikte ortaklaşmış insanlardır. Hatta taaa Kurtuluş Savaşı’ nda Anafartalar’ da, Çanakkale’de, Yemen’ de vs. cephelerde omuz omuza vermiş ülkesini koruma adına canı pahasına direnmiş, dik durmuş bir halktan söz ediyorum. O halk ki, 15 Temmuz 2016’da içten ve dıştan haince saldırıya uğrayan, bölünüp parçalanmaya çalışılan emperyalist güçlerin güdümüne sokulmak istenen ülkemiz topraklarını yine siyasi görüş, din, mezhep vs. hiçbir ayrım gözetmeden yine omuz omuza vererek darbeye karşı direnmiş, kimsenin vesayeti altına girmeyeceğini bir kez daha dünyaya haykırmıştır. Bizler işte bu şanlı milletin neferleriyiz.
Nereden ve kimden gelirse gelsin, hiçbir yıkıcı, bölücü ve kuşatıcı iç ve dış gücün güdümüne girmeyecek kadar onurlu bir millettir bu millet. Hiçbir gerici, hain, bölücü, yıkıcı gurubun etkisinde kalmayacak kadar aydınlanmış bir millet var artık ülkemizde. Yetişen yeni nesil bu inanç ve şuurla yetişmektedir. Nasıl ki, yıllar önce denenmek istenen işgale karşı Amerikan askerlerini denize atan gençlik vardıysa, şimdi de haksızlıklara, yolsuzluklara ve darbelere karşı direnen bir nesil var ülkemizde. O nedenledir ki, böyle bir inanca sahip olan ülke hiçbir gücün karşısında ezilmeyecektir. Mısır’da, Cezayir’ de, Afganistan‘da, Pakistan’ da, Irak’ ta ve Suriye’de ki gibi sıkıştığında vatanını terk eden, dış güçlerle anlaşmaya çalışan, işgale ve esarete karşı direnemeyen bir millet yoktur ülkemizde. Her ne kadar az sayıda da işbirlikçi ve hain çıksa da içimizden, yine de teslim olmayacaktır kimseye.
Yabancılar ise, Yunanistan’dan, Bulgaristan’dan, Afganistan’dan, Pakistan’dan, Irak’tan, Suriye’den vs. ülkelerden savaş vb. nedenlerle direnç gösteremeyen, ülkesini sahiplenemeyen, mücadele edemeyen insanlardır. Bu insanlar kendi ülkelerinde yapılan haksızlığa, yanlışlığa, işgale karşı direnebilselerdi, şimdi durum çok ta farklı olacaktı. Bu insanlar, elbette ki oldukları konum gereği misafirlerimizdir. Onlara kucak açmalıyız, sevecen olmalıyız, babacan davranmalıyız. Zaten aynı şekilde de davranıyoruz tabi. Ancak ortada bir yanlış durum da gelişmiyor değil. Keşke yerli halkımızın da ülkemizdeki bu yabancılar kadar rahat davranışları olsaydı. Onların yararlandığı imkanlardan kendi halkımız da yararlansaydı. Sahipsizlikten onlarca insanımız sokaklarda yaşarken, ülkesinin toprağına sahip çıkamamış onlarca insanı beslemek durumunda kalmışız. O insanlar ki, ülkemizin bin bir zorluklarla yaşayan insanları karşısında hastanelerde ücretsiz tedavi olurken, kendi insanımız parasızlıktan tedavisini olamadığı gibi ilacını bile alamıyor. O insanlar ülkemizin tüm iş kollarında iş bulup çalışabilirken, ülkemizin hala milyonlarca insanı genci işsiz dolaşmaktadır. Bu ve buna benzer konulardan dolayı da ülkemiz insanları psikolojik travmalar geçirmekte, toplumun beden ve ruh sağlığı giderek bozulmaktadır.
Bu esnada ülkemizin yöneticilerine büyük görev düşmektedir. Toplumsal ve sosyal araştırmalar ve taramalar iyi yapılmalı. Gerçek ihtiyaç sahipleri Sosyal devlet İlkesinden yararlandırılmalı, özellikle gençlerimiz iyi analiz edilmeli, onlara iş, aş olanağı sağlanmalı ki; bu gençlik gayrimeşru yapılanmalara, terör örgütlerine, inanç edebiyatlarına kanarak kendilerini yasa dışı oluşumlar içinde bulmamalılar. Ülkemiz içerisinde ki yerli- yabancı dengesi iyi kurulmalı ve korunmalıdır. Hani bir atasözümüz vardır ya: ‘’Caminin içi dururken, dışına haramdır.’’ Tamda bu söze uygun davranış ve yönetim göstermek durumunda olmalıyız. Kendi halkımızı ne kadar değerli kılarsak, yabancılar da bizlere bir o kadar değer vermek durumunda kalırlar. Ülkemiz güçlüdür, azimlidir, kararlıdır. Bunları başarabilmek için de; ‘’ Damarlarında yeteri kadar asil kan mevcuttur.’’
Yaşar GELER
Uz. Eğitimci-Yazar